Rolünün Adamı
"Kahraman olmak isteyen, sonunu düşünmez!" dedi patron. Başımla onayladım. Toplantı salonunda benle beraber 16 kişi var. 14 işçi, 1 "sağ kol" 1 de patron. Asker gibi dizilmişiz. Aslında gibisi biraz fazla. Paralı asker sayılırız bizde. Sadece kıvrak zekalı patronumuzun işleri için canımızı feda ediyoruz. Patron bir "iş" olduğunu söyledikten sonra "sağ koluna" döndü. Neden hep sağ kol derler acaba diye düşündüm. Mına koyduğumunun solcuları dedim. Tabi ki sağ kol olacaktı. Sağ duyu diye birşey var ulan diye bağırdım içimden. Sağ kol, iş yapılacak yeri anlattı. İki katlı bir villa. "Apartman dairesi olsa dişimi kırarım zaten" Adam Hulusi diye biri. İş adamıymış. Bizim patronun paralarını çalmış. Gidip öldüreceğiz yani adamı. Patron sorgulayan, "bi beceremeyin bak nasıl sikiyorum sizi" diyen gözlerle "sağ kol"a ve bize bakıyor. Sağ kol, "Efendim siz hiç merak etmeyin, adamlarımızın hepsi bu konularda deneyimliler. Bir sorun çıkmayacak." "Ben merak etmiyorum zaten... " Sağ kol yutkun, çıktık dışarı. 2 tane lüks sedan, bir tane de minibüse doluştuk. İkinci arabaya binerken sağ kol minibüse bindi... Yanında daha çok adam olsun ki korusunlar diye düşündü belli ki. Ön tarafa Mehmet'in yanına oturdum. Takımdaki en eski eleman bendim. Anadolu'dan bi dal çekim dudaklarıma koydum. Yakarken Mehmet camları açtı... - Noldu lan! Koktu mu? - Abi o değil de! Biz bu herifi neden öldürüyoruz? - Evladım mafyanın fedaisisin sen... Sorgulama! - Emredersin abi! - Müstehzi miydi bu? - Ney!? - Neyse siktir et! Sigaradan, gözlerimi kapatarak derin bir nefes çekerken aklımda "o" vardı. Bildiğin para karşılığında erkeklerle birlikte olan bir orospuydu. "O"... Bu işte yıllar geçtikten sonra namus konusunda çok netti! Bence namus iki bacak arasındadır. İki bacağının arasından sarkan sikine sahip çıkmaktır namus. Ben sahip çıktım. "O" kadını sevdim. Hedefe yaklaştılar. Gözlerini açtı, iki katlı villayı gördü. Koruma yok. Kamera da yok. "Allah allah" dedi. Sağ kol fırladı minibüsten, etrafında çember oluşturduk. - Sen, sen, sen, sen arka tarafı tutun, siz ikiniz sağa, siz ikiniz de sola, geri kalan benle gelsin! Arka tarafa gittik. Çocuklar duvara dizildiler. Silahımı çekip içeri girdim. Temiz olduğunu söyleyip diğerlerini çağırdım. Arka odalar boştu. Yaşam ibaresi yoktu. Üst kattan ışık geliyordu. Diğerlerini beklemeden yukarı çıktım. Evin içi genel olarak karanlıktı, yerler adi halıfleksle kaplıydı. Villa olmasına rağmen hiçbir lüks eşya yoktu. Neredeyse hepsi 2. el eşyalardı. Kapısından ışık gelen odanın önüne geldim. Namluyla yavaşça kapıyı ittim. Açık bir bilgisayar ekranında geliyordu ışık. Evdeki en pahalı alet bu bilgisayar galiba diye düşündü. Bilgisayarın ekranında elinde silah olan bir adam görünüyordu. - LAN! Hass.ktir..!!!! Koşarak merdivenleri indi... Arkaya doğru sesini çıkarmadan koştu. Camdan atladıktan hemen sonra elindeki kumandanın düğmesine basıp siper aldı. Mehmet, arabadan inince, Yetkin'in yarım saatlik yol boyunca gözlerini kapatıp neyi düşündüğünü merak etti. Her boku merak ediyordu aslında. Neden bu adamı öldürmeleri gerekiyordu? Yetkin nasıl girmişti bu işe? Ben neden buradayım? Arka tarafa Yetkin'le beraber gitti. İçeri girdiler. Çok sessiz ilerliyorlardı. Zemin kat temizdi. Parmaklarının ucunda geldiği gibi dışarı çıktı. Kenara geçip sigarasını yaktı. Sigarayı attığı anda Yetkin fırladı dışarı. Düğmeye basmasıyla koca villanın havaya uçması bir oldu. Sigara yere düştüğünde patlama meydana geldi. Mehmet, "hassiktir noluyo amına koyim" diyerek kendini yere attı. Kafasını kaldırıp Yetkin'e baktı. Gözlerinde kurnazlığının başarısını izleyen birinin parıltısı vardı. Yetkin yanan villaya baktı. Sonra ayağa kalkıp arabanın yanına gitti. Mehmet şoför koltuğunda onu bekliyordu. Yanına oturdu. Sigarayı çıkardı. Mehmet camları açtı. "Hay sikicem burnunu, kışın ortasındayız donuyoruz lan! Kapat şunları!" "Kokuyor abi ya!"