Yürek - Duman - Darmaduman
Köpekler - Duman - Darmaduman
Adamı Başından Vurmalılar Ki Senin için Ölsün Yarınlar Silahı Elinden Almalılar Ki Faili Meçhuldur Desinler
Oteli Kökünden Yakmalılar Ki Senin için Ölsün Yarınlar Kitabın içinde Kalmalılar Ki Faili Meçhuldur Desinler
Yolunu Bekler Yine Köpekler Yolunu Gözler Yine Köpekler
Adını Saklar Yüzünü Gizler Yolunu Bekler Yine Köpekler
Öyle Dertli - Duman - Darmaduman
#direngeziparki
Eyvallah Duman...
Hangi yalnızlık?
Yalnızlığı düşünmüştü uzun zaman önce. Bazen öldüğünü ve varsa öbür tarafta yapayalnız bir ruh olduğunu düşünürdü. Bir yaratıcı istediği için vardı. O öyle istediği için bu şekilde yaşıyordu. Bazı insanların "ama çabaladığımız kadar yaşarız" laflarına kulak asmıyordu. En nihayetinde herşeyi belirleyen o ilahi güçtü çünkü. Tahtalı köydeki yalnız ruhu düşündüğü zaman ürperir ve aslında yalnızlığın daimi olduğunu farkederdi. O zamanlar dünya bomboş gelirdi. Sonunda şu an tanıdığı herkes ölecekti. Annesi, babası, teyzesi, amcası... Ölüm ve yalnızlık hayatın bir parçasıydı. Kaçınılmaz olandan korkmanın ya da sürekli yakınmanın bir faydası yoktu. Yaşadığı dünyayı bir sınav, bir savaş alanı ya da herhangi başka bir şey olarak görmezdi. Yaşanması gerektiğini düşünmüştü; kendisinin varolmasına karar veren ilahi güç buna da karar veriyordu. Sonra birasından bir yudum daha aldı. Sigarasına uzanıp yalnızlığı içine çekip sonsuzluğa üfledi. Karşısındaki kıza baktı. O da artık sıkılmış telefonundan tivitıra girmiş, birşeyler yazıyordu. Umursamadı. Düşünmeye devam etti. Düşünce dünyasında herkes yalnızdı. Başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerde bunu doldurmaya çalışıyoruz diye düşündü. Aslında dedi. Farkında olmadan sesli söylemişti. Kız kafasını kaldırıp gözlerine baktı. Devam etti. "Aslında yalnızlığı başından kabullenmeliyiz. İnsanın yalnızım diye çığlıklar atması tam bir zavallılık. Her halükarda kendimizle başbaşayız. Biz ve kafamızdaki ses var. Zaten biz ve diğerleri ayrımı bile yalnızlığımızın kanıtı. Ben, kendim, benliğim. Elimizde olanlar bunlar. Belki de bizim varolmamızı isteyen ilahi güç, tanrı bunu hesap etmemişti. Dinler yollayarak yalnız olmadığımızı hissettirmeye çalışmıştı. Ancak biz yalnızlığımızı maddi şeylerle doldurmaya çalıştık. Dilini bizim ağzımıza sokan sevgililerle, cebimizi dolduran parayla, kafamızı dolduran işlerle yalnızlığımızı gidermeye çalıştık. Aşk diye bir şey bulduk. Buna sarıldık. Ama aşkımız aslında karşımızdakine değildi. İçimizde eksik olan sevme ihtiyacınaydı. Biz o duyguları sevdik. Çünkü o duygular bize yalnızlığımızı unutturuyordu." Kız şaşırdı. Karşısındaki suskun adamın beyninin çalıştığına ikna olmuştu. Kendisinin de kullandığı kalabalıklar içinde yalnızlık tabirinin somut bir şekli vardı karşısında. Cevap veremedi kafasını sallamak dışında. Ama düşüncelerini tetiklemişti bu sözler. Adam birasını bitirip ayağa kalktı. Hesabı ödedi. Kız koluna girdi. Kaldırımdan yürümeye başladılar. Adam eliyle durdurduğu taksiyle önce sağ ayağını atarak bindi. Eve geldiklerinde kapıyı açıp önce kızı içeri soktu. Kapı kapandı sesler kesildi. Dünyayı dışarıda bırakıp içeri geçtiler. Işıklar yanmıyordu. Gerek de yoktu. Gözlerini açmıyorlardı. Ağızları ve düğmeleri açılıyordu. Gözlerini 2 saat sonra sigara yakmak için açtılar. İlk nefeslerini çekerken yalnızlığın paylaşılabildiğini ama paylaşılmasına rağmen yalnızlığın kalıcı olduğunu düşündüler.