Nereye gidiyoruz?
Artık mesafeler millerle değil, dakikalarla ifade ediliyor.
Arabalar, şehrin boğucu merkezlerinden uzakta, kale gibi evlerin yükseldiği yeni kenar mahallelerini şekillendiriyor.
Bir kaç şanslı ülkenin yaşam modeli televizyonlar vasıtasıyla tüm Dünya'nın evrensel bir düşü haline geldi.
Pekin'de bile, pagodalar (Uzakdoğu tapınağı) haritadan silinirken bu tarz evler kopyalanıp, inşa ediliyor.
Otomobiller konforun ve ilerlemenin birer sembolü haline geldi. Eğer ki her toplum böyle bir yaşam tarzını takip etmiş olsaydı, gezegenimiz 900 milyon araç yerine 5 milyar araca sahip olurdu.
Dünya geliştikçe, enerjiye olan ihtiyaçta artıyor.
Dünya'nın her yerinde, makineler toprağın oluşumundan bu yana derinliklerinde gizlenen yıldız tanelerini kazarak, delerek, söküp alıyorlar.
Ayrıcalıklı bir güce sahip olan mineral zenginliğinin %80'i Dünya nüfusunun %20'si tarafından tüketiliyor.
Bu yüzyılın sonuna gelmeden,kontrolsüz madencilik yeryüzünün tüm rezervlerini tüketmiş olacak.
Tersaneler küresel endüstrinin üretim talepleri doğrultusunda petrol tankerleri, konteyner gemileri ve gaz tankerleri üretiyor. Tüketim malları, üretildikleri ülkeden tüketilecek olan ülkeye taşınırken binlerce kilometre yol kat ediyor. 1950'den bu yana, Dünya ticaret hacmi 20 kat arttı. Ticaretin %90'ı deniz üzerinden yapılıyor. Her yıl 500 milyon konteyner taşınıyor.
Dubai gibi Dünya'nın en büyük tüketim merkezlerine.
Dubai imkansızı başarmanın mümkün olduğu, batı modelinin zirve yaptığı bir ülke. Denizin içine yapay adalar yapmak gibi mesela...
Dubai az sayıda doğal kaynaklara sahip, ancak petrolden sağladığı parayla dünya'nın dört bir yanından malzeme ve işçi getirtebiliyorlar. Dubai'de tarım alanı yok ama gıda ithal edebiliyorlar. Dubai'de su yok ama muazzam enerji harcayarak deniz suyunu tuzdan arındırmaya ve Dünya'nın en yüksek gökdelenini inşa etmeye yetecek gücü var. Dubai sonsuz Güneş'e sahip ama Güneş panelleri yok.
Dubai Dünya'yı kendine hayran bıraktırmakta asla başarısız olmayan, çağdaşlığın simgesi. Dubai tüm Dünya'nın parasına yol gösteren yeni bir deniz feneri gibi. Doğadan alacak başka hiçbir şeyi kalmamış gibi görünmesine rağmen, hiçbir şey Dubai'den daha fazla doğaya bağımlı değil. Dubai batı modelinin zirvesi. Hala doğanın bizlere sağladıklarını tükettiğimizi anlayamadık.
1950'den bu yana, senede avlanan balık sayısı 5 kat artarak 18 milyondan 100 milyona tona çıktı. Binlerce fabrika gemisi okyanusları boşaltıyor. Avlanma bölgelerinin dörtte üçü ya yok oldu ya da tehlike altında. Büyük balıkların çoğu üremek için yeterli zamanları olmadan, avlanıp, tükendiler.
Bizlere bahşedilen yaşam döngüsünü tahrip ediyoruz. Balık her beş kişiden birinin temel besin maddesiyken, mevcut koşullarda tüm balık stokları yok olma tehdidi altında.
Kaynakların sınırlı olduğunu unutuyoruz.
500 milyon insan çöllerde yaşıyor, Avrupa'nın toplam nüfusundan daha fazla. Onlar suyun kıymetini biliyorlar. Onlar suyu tutumlu kullanmasını da biliyorlar.
Burada, insanlar çöle yağmur yağdığı zamanlarda biriken fosil suyuna bağımlılar. Tam tamına 25.000 yıl önceki. Fosil suyu yerel halkın yiyeceğini temin edeceği ekinlerin çöl ortasında yetiştirilmesine olanak sağlıyor.
Merkezi bir eksen etrafında yapılan sulamanın neticesinde dairesel tarlalar oluşmuş. Ancak bunun ağır bir bedeli var. Fosil sular yenilebilinir bir kaynak değil. Suudi Arabistan'ın, çölde endüstriyel tarım yapma hayalleri yıkıldı. Parşömen kağıdına benzeyen haritadaki açık renkli bölgeler terk edilen bölgeleri gösteriyor. Sulama araçları hala orada. Suyu pompalayacak enerji de. Ancak fosil su rezervleri ciddi oranda tükendi.
İsrail çölü tarıma elverişli bir toprak haline getirdi. Bu seralarda damla sulama yapılsa da, su tüketimi artan ihracatla beraber artıyor.
Bir zamanların görkemli Ürdün nehri artık cılız akıyor. Suları, Dünya'nın dört bir yanındaki süpermarketlere sandık sandık ihraç edilen meyve ve sebzelerde saklı. Ürdün nehrinin kaderi de benzersiz değil. Yeryüzündeki her 10 nehirden biri yılın birkaç ayı boyunca denize ulaşamıyor.
Ürdün nehrinin suyundan mahrum kalan Lut gölünün seviyesi, her yıl bir metre daha azalıyor.
Gelecek yüzyılda, Hindistan su kıtlığından en çok zarar görecek olan ülke olabilir.
Son 50 yıl içerisinde, artan nüfusun su ihtiyacını karşılamak için 21 milyon kuyu kazıldı. Ülkenin bir çok bölgesinde, suyu bulabilmek için derin sondajlar yapılmak zorunda kalındı. Batı Hindistan'da kuyuların %30'u terk edildi. Yeraltı su havzaları da kuruyor. Büyük su depoları yeraltı su havzalarını yeniden doldurmak için Muson yağmurlarını bekliyor.
Binlerce kilometre ötede ise, tek bir kişi günde 800 ila 1000 litre arasında su tüketiyor.
Las Vegas çöl üzerine inşa edilmişti. Milyonlarca insan yaşıyor ve her ay nüfusa binlercesi daha ekleniyor. Las Vegas'da yaşayanlar Dünya'nın en büyük su tüketicilerinden biri.
Palm Springs'de, tropikal bitki örtüsüne ve yemyeşil golf sahalarına sahip bir başka çöl şehri. Bu serap daha ne kadar sürecek?
Dünya daha fazla devam ettiremez.
Bu şehirlere su getiren Kolorado nehri de artıkdiğer nehirler gibi denize ulaşamıyor. Suyun toplandığı havzalarda su seviyesi hızla düşüyor.
Su kıtlığı 2025 yılından önce 2 milyar insanı etkileyebilir.
Bataklıklar yeryüzünün % 6'sını oluşturur.
Durgun sularının altında, sabırla suyu kirlilikten arındıran, pek çok bitki ve mikro organizmanın olduğu doğal bir fabrika bulunur. Bu bataklıklar suyun yenilenip, tazelenmesi için gereklidir. Suyun akışını düzenleyen süngerler, yağmurlu mevsimlerde suyu emerler ve kurak mevsimlerde serbest bırakırlar. Daha çok yeri ele geçirme arzumuzla, böyle yerleri ya çiftlik hayvanları için çayır haline getirdik ya da tarım ve inşaat alanı için kullandık. Son yüzyılda, Dünya'daki bataklıkların yarısı kurudu. Ne sağladıkları zenginlikleri, ne de rollerini biliyoruz.
Doğada her şey birbirine bağlıdır. Su, hava, toprak, ağaçlar.
Dünya tüm sihriyle gözlerimizin önünde.