Düşüncelerin Kilitleri ve Tanrı’nın Açtığı Kapılar
Hayatın anlamını, bazen sadece sessizlikte ve içsel bir derinlikte buluruz. Mevlana'nın "Sus ve yaradanın kapı açışını seyret; Ne diye kapıları kilitleyen düşüncelere dalarsın!" sözü, bu gerçeği çok güzel özetler. Modern dünyada, her an zihnimizde dönen binlerce düşünce, kaygı, korku ve beklenti, bizi hep bir sonraki adımda ne olacağına dair endişelendiriyor. Ancak bu düşünceler, aslında hayatın sunduğu fırsatları ve Tanrı'nın bize gösterdiği yolu engelleyen duvarlardır.
İnsanın içsel dünyasında sürekli olarak kilitler ve duvarlar vardır. Bunlar bazen toplumsal normlar, bazen kişisel travmalar, bazen de korkularımızdır. Her birimiz, kendi zihinsel labirentimizde kaybolmuş gibi hissedebiliriz. Ancak Mevlana, tam bu noktada önemli bir hatırlatma yapar: İçsel engelleri aşmak için sadece susmak gerekir. Yani, düşüncelerin gürültüsüne kulak vermek yerine, onları gözlemleyip sessizliğe yönelmek, gerçek özgürlüğün anahtarını bulmamızı sağlar.
Zihnimizdeki o sürekli 'kapanma' hali, aslında bizi en değerli fırsatlardan mahrum bırakır. Çünkü hayat, bazen tam da o an, o sessizliğin içinde ortaya çıkar. Yaratıcı, her an kapıları açar; ancak biz, çoğu zaman bu kapıların varlığını fark edemeyiz çünkü düşüncelerimiz sürekli olarak başka bir yere yönelir. Düşüncelerin getirdiği karmaşa içinde, Tanrı'nın sunduğu huzur ve mutluluğu görmemiz zordur.
Birçok insan, "kapıları kilitleyen düşüncelere dalmak" derken, yalnızca dış dünyadaki engelleri kastetmez. Düşüncelerimiz, içsel bir hapishane gibidir. Kendimize olan inancımız, korkularımız, geçmişteki başarısızlıklarımıza dair izler, tüm bunlar zihnimizde birer kilit gibi durur. Halbuki, bu kilitlerin arkasında, sonsuz olasılıklar ve fırsatlar vardır. Mevlana'nın ifadesi, bu içsel kilitleri fark etmemiz için bir çağrıdır.
Sürekli düşünüp sorgulamak, insanı bir yere götürebilir. Ancak bazen, en iyi çözüm bir adım geri çekilip sadece "susmaktır." Zihnin karmaşasından uzaklaşıp, yaratıcı akışa teslim olmak, Tanrı’nın kapılarının açılmasını izlemek demektir. Bu, bir tür teslimiyet değil, aksine büyük bir farkındalıktır. Tanrı'nın bize sunduğu fırsatları görmeye başladığımızda, içsel özgürlüğü ve huzuru yakalamamız çok daha kolay olur.
Mevlana'nın bu derin mesajı, sadece bir öğüt değil, aynı zamanda bir yaşam pratiğidir. Zihnin ve düşüncelerin yarattığı engellerin farkına varmak, onlara tapınmak yerine, onlardan sıyrılmak gerekir. Bunu başardığımızda, Tanrı’nın bize her zaman sunduğu kapıların açıldığını görmeye başlarız. İçsel özgürlüğü bulmak, aslında dışarıda bir şeyler değiştirmekten önce, kendi zihnimizdeki kilitleri açmakla başlar.