"Sığınmacılara Koltuk Veren Türkiye, Kendi Çocuklarını Koru(ya)madı mı?"
İzmir'de 5 yaşındaki 5 çocuğun evde çıkan yangında hayatını kaybetmesi, hepimizi derinden üzen ve aynı zamanda düşündüren bir trajedi. Türkiye’nin sosyal devlet anlayışı, insan hakları ve özellikle çocuk hakları konusunda önemli bir yere sahip. Ancak bu olay, hepimizin sorgulaması gereken önemli soruları gündeme getiriyor: Sosyal devlet, bu minik canları korumak adına yeterince etkili olabildi mi? Devlet, ailelerin çocuklarını güvenli bir ortamda yetiştirebilmeleri için gerekli desteği sağladı mı?
Aile Bakanlığı, defalarca bu aileyi denetlemiş ve çocuklarını kuruma vermemek için ısrarcı olmuş. Ancak, sonuçta, çocukların hayatını kaybetmesi, sosyal devletin, özellikle çocukların korunması konusunda hala çözülmesi gereken eksiklikleri olduğunu gösteriyor. Devletin, bir ailenin çocuklarına sağlıklı, güvenli ve korunaklı bir ortam sunabilmesi için daha etkin mekanizmalar geliştirmesi gerektiği ortada.
Türkiye, dünyada milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor, sığınmacılara kapılarını açıyor ve onları koruma altına alıyor. Ancak, kendi vatandaşlarının en savunmasız durumda olan çocukları için aynı özeni gösteremiyor gibi görünüyor. Bu çelişki, toplumsal yapıyı sorgulamaya sevk ediyor. Mülteciler, korunma hakkına sahipken, kendi çocuklarımız neden daha fazla korumaya ve sevgi dolu bir yuvaya sahip olamıyor?
Tabii, burada sadece devletin sorumluluğuna yüklenmek de haksızlık olur. Aile yapısının da önemli bir yeri var. Bir insanın, özellikle de bir annenin, kendisine ve çocuklarına bakacak maddi ve manevi gücü yokken, beş çocuk sahibi olması ciddi bir soruyu gündeme getiriyor. Çocuk yapmanın, sadece çocuk sayısını artırmak değil, aynı zamanda onları sağlıklı ve güvenli bir şekilde yetiştirmek anlamına geldiğini unutmamak gerekiyor. Ailenin, kendi şartlarını değerlendirmesi, çocukları için daha sağlıklı bir ortam yaratması gerektiği aşikar. “Allah rızkını verir” sözü, elbette inançlarımıza dayanır, ancak bu dünyada da çocuğa sadece fiziksel değil, duygusal ve psikolojik açıdan da bir yuva vermek gerektiği unutulmamalıdır.
Sonuç olarak, bu trajedi, hem devletin hem de ailelerin daha fazla sorumluluk alması gerektiğini gösteriyor. Sosyal devlet, çocukları korumak için daha fazla önlem almalı ve aileler de, çocuklarının geleceğini düşünerek daha bilinçli ve sorumlu bir şekilde hareket etmelidir. Unutulmamalıdır ki, her çocuk, güven içinde bir yaşam hakkına sahiptir.